Kuşak Çatışması

Masallar vardı “Bir varmış, bir yokmuş” diye anlatılan.

Kimi eğlendirirken kimi hüzünlendiren. Kimi masallar akıl verirken, kimileri aklı bize bulduran…

Aslında hepsi bir hazine, nesilden nesile aktarılan; masallar, atasözleri, deyimlerimiz, manilerimiz... Kültürel mirasımız, dilimize pelesenk olan.

Bir de bunları söyleyen büyüklerimiz, her olaya uygun bir özdeyişi olan. Atasözleri ve deyimler kılavuzu gibi gezen bilge yaşlılarımız, her konuşmayı bir deyimle noktalayan…

Haminnelerimiz vardı “Bizim zamanımızda böyle miydi yavrum?" diye biten cümleler kuran... Moda tabirle “Z kuşağından” sık sık hayıflanan…

 

X, Y, Z kuşağı… Tıpkı bir yolculuktaki duraklar gibi kuşaktan kuşağa değişen…

“Sen benim yaşadıklarımı yaşasaydın aah ah!, “Bir gün anne/baba olunca anlayacaksın.” Veya  “Sakalım yok ki sözüm dinlensin!” diyen X kuşağının feryadına “Beni hiç anlamıyorsunuz! Kimse beni anlamıyor!” cümleleri ile Y kuşağından karşılık gelir. Peki niçin büyüklerimiz hep şikâyet ederler ve küçükler niçin onları bir türlü anlamaz? Mesele kuşaklar arasındaki çatışma mı yoksa bizim kendi dışımızda olana bakış açımız mı?

“Gızıım, gızım! Düt demeye dudak ister!” diyen ve hayatın her karesinde emek vermiş, güçlenmiş ninelerimizin, “Yeter artık bu hayatın yükünü çekemiyorum!” diyen torunları oldu. Eskiden isimlerimiz fırın tepsilerine yazılırken şimdi ünlü kafelerde kahvelerimizin üzerine yazılır oldu. Güzellik kadının zarafetinde, bakışlarında, nezaketindeyken şimdi ne oldu da dudakta, yüzde, gözde oldu?

Ne oldu da her kuşak kendine dost, diğerine düşman oldu? Eskiden ilişkilerimiz çok daha kaliteli ve yakınken, ne oldu da şimdi bu kadar uzak oldu? İnsan kendi doğurduğunu anlamaz mı? Bir evlat kendini yetiştirene derdini anlatamaz mı?

Bir yolu olmalı anlamanın, anlatmanın, uzlaşmanın. Hepimizin aynı yeryüzünde, farklı zamanlarda, aynı dertlere muzdaribiz… Adem babamızdan, Havva annemizden bu yana insanoğlunun üzüldüğü şey, sevindiği şey değişmedi aslında... Anne babalarımızın taştan yaptıkları arabalarla, bebeklerle ellerinden düşürmeyip oynamaları ama şimdiki çocukların oyuncak beğenmeyip iki günde bir tarafa atmaları farklı donanımla yaratılmış olmamızdan değil... İnsan emeğinin olduğu her şeye sahip çıkar. İnsan aynı insan ama, çocuk bile olsa oyuncağı için ödediği bedel aynı değil… Yoksa yağmurun yüzyıllardır aynı şekilde yere düşmesi gibi, insanlarda benzer olaylara benzer tepki verir...

İnsanoğlu bunu anladığı zaman birbirimize anlattıklarımız masal olmaktan çıkacak... Gökten üç elma düşecek, biri X kuşağına, biri Y, biri Z kuşağına...

*****

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Kim Kimdir? Semineri, insan tanıma becerilerimizi geliştirmek ve buna göre iletişimimizi daha kaliteli bir seviyeye getirmek için tasarlanmış özel bir programdır. Bu programda, insanları ve kendimizi daha nitelikli ve detaylı tanıyabilmek için ihtiyacımız olan bilgiler sunulur. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi İlişkide Ustalık Programı, kolayca anlaşılabilen, hemen hayatınıza alabileceğiniz, faydasını tüm ilişkilerinizde görebileceğiniz ve yine tüm ilişkilerinizde kullanabileceğiniz üst versiyon bir programdır. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Başarı Psikolojisi Semineri, benzersiz içeriğiyle baştan sona bir strateji eğitimidir. Tüm hayatınızda ve süreçlerinizde kullanabileceğiniz, kolayca anlayıp hemen hayatınıza alabileceğiniz ve faydasını toplamda kat kat görebileceğiniz stratejiler sunar.

*****