- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Öne Çıkan Yayın
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Sezin, deniz kenarında oturmuş martıları izliyordu. “Martılar uçmayı nasıl öğreniyor?” diye düşündü. Bir kuş için uçmak, hayatının en temel gerekliliğiydi. Ve martı uçmayı, yuvasında annesinden öğreniyordu. İlk öğretmeni annesiydi; tıpkı insanın hayattaki ilk öğrenmelerinin ailesi olması gibi. Ama insan kuştan farklıydı; çünkü insanın sadece yaşamsal gereklilikleri değil, hayata dair bitmeyen istekleri vardı. Ona uçmayı bilmek yetmezdi, daha fazlasını bilmeye ihtiyacı vardı. Bu nedenle kurslara, okullara, üniversitelere ihtiyaç duyuyordu.
Öğretmeni geldi aklına, ilkokuldaki hallerini hatırladı. 4'ler çarpım tablosunda çok zorlanmıştı. Ama öğretmeni bıkmadan tekrar tekrar anlatmıştı. Tamamını ezberlediğinde öğretmeninin ona olan gururlu bakışını hatırladı. "Vay be! Ben olsam kendime bu kadar sabredemezdim." derken buldu kendini.
Öğretmek sadece müfredatı tamamlamak değil, bir insanın hayat yolunda eksik kalan parçalarını tamamlamaktı. Çünkü öğretmen yalnızca bilgi aktaran değil; ilişkileri anlamayı, zorluklarla baş etmeyi, hayata başka açılardan bakmayı öğreten kişiydi. Aradığını bulduran, bulması gerekene dikkat çekendi. Karşısındaki kişiyi kıymetlendirdikçe kıymetlenendi.
İster sınıfta olsun, ister hayatın tam ortasında bütün öğretmenlerini düşündü. İçinden tüm öğretmenlerine teşekkür etti. Elinde kalan simitleri martılara attı ve telefona sarıldı:
‘’Selamlar hocam, Sezin ben. Nasılsınız? …’’
Yorumlar

İnsanoğlu ömür boyu öğrenme yolculuğunda💐
YanıtlaSilİnsanın en birinci üstadı ve en tesirli muallimi onun vâlidesidir.
YanıtlaSilAh Sezin o çarpım tablosu kimlerin canlarını yakmadı ki 😊
YanıtlaSilİnsanın telefonla arayabileceği mesafede öğretmeni olması ne güzel bir duygu ☺️Bunu çok güzel aktarmış bu hikaye. Kaleminize sağlık 💐
YanıtlaSil